Evlilikte Stres Kaynakları
Kadınların aksine erkekler hayallerinin peşinden koşmazlar.
Bu onların bir hayali olmadığı anlamına da gelebilir. Ya da aşk veya sevgi için
hayalperest davranmadıklarını da düşünebiliriz. Ama bir araba söz konusu ise hayalleri
coşar, dalgalanır taşar. Veya belki de kırk yaşına gelmiş bir erkeğe en büyük
isteğini sorsanız, “içimde kaldı şu yeni çıkan oyun konsollarından istiyorum
bir tane” diyebilir. Gülmeyin, onlar ulaşabileceklerinin hayali peşindeler ya
biz.
Biz kadınlar, her zaman en zor şeyleri hayal ederiz. Mutlu bir yuva, aşık bir eş, güzel ve akıllı çocuklar, başarılı bir iş, mutlu ve sağlıklı bir hayat. Ne diyorsun demeyin. Bunlar hiç kolay istekler değildir. Ya da yalnızca size bağlı bir istek değildir hiçbiri. Erkeklerin bir oyun konsolu istemesi veya bir araba istemesi çok daha kolaydır. En fazla biraz borca girip, gider alırlar. Ama biz kadınlar çoğu zaman paranın satın alabileceği şeyleri değil, duyguların ve aklın elde edebileceği şeyleri istiyoruz. İşte bu çok zor.
Çoğumuz evlenmeden önce aklımızda özel bir çerçeveye yerleştirdiğimiz mutlu aile tablosuna uzun uzun bakıyoruz. Ve onun bir kopyasını hayatımızda oluşturmak için yola çıkıyoruz. Peki, sonra ne oluyor? Tabi ki o tablodaki mobilyalar yerine yerleşiyor, perdeler takılıyor, resimde görünen eşe yakın bir erkek koltuğa oturtulup eline çiçek yerine kumanda veriliyor. Sanırım hepiniz şimdi her şeyi hatırlamaya başladınız. Evet, o tablonun içindeki fotoğrafa benzeyen ev ve eş dışında birçok farklı şey evliliği sizin düşündüğünüzden çok başka bir yere taşıdı.
Evlilikte stres kaynakları zaten çok belli. Yorgunluk, ilgisizlik, sosyal olamama, paylaşamama, özveride bulunma zorunluluğu, sorumluluklar, maddi ve manevi tüm külfetler ve daha saymakla bitmez. Ama ben bu defa stresin aslında nereden başladığını anlatmayı istedim.
Aklımızdaki tablo ve içindeki fotoğraf. İşte bütün sorun bu. Neden hayal gücümüzü bu işe karıştırdığımızın cevabını da bizi buna iten, bir şekilde bu konuları hayatımızın amacı haline getirmemiz için bizi sürekli yontan toplum versin, olur mu?
Biz kadınlar, her zaman en zor şeyleri hayal ederiz. Mutlu bir yuva, aşık bir eş, güzel ve akıllı çocuklar, başarılı bir iş, mutlu ve sağlıklı bir hayat. Ne diyorsun demeyin. Bunlar hiç kolay istekler değildir. Ya da yalnızca size bağlı bir istek değildir hiçbiri. Erkeklerin bir oyun konsolu istemesi veya bir araba istemesi çok daha kolaydır. En fazla biraz borca girip, gider alırlar. Ama biz kadınlar çoğu zaman paranın satın alabileceği şeyleri değil, duyguların ve aklın elde edebileceği şeyleri istiyoruz. İşte bu çok zor.
Çoğumuz evlenmeden önce aklımızda özel bir çerçeveye yerleştirdiğimiz mutlu aile tablosuna uzun uzun bakıyoruz. Ve onun bir kopyasını hayatımızda oluşturmak için yola çıkıyoruz. Peki, sonra ne oluyor? Tabi ki o tablodaki mobilyalar yerine yerleşiyor, perdeler takılıyor, resimde görünen eşe yakın bir erkek koltuğa oturtulup eline çiçek yerine kumanda veriliyor. Sanırım hepiniz şimdi her şeyi hatırlamaya başladınız. Evet, o tablonun içindeki fotoğrafa benzeyen ev ve eş dışında birçok farklı şey evliliği sizin düşündüğünüzden çok başka bir yere taşıdı.
Evlilikte stres kaynakları zaten çok belli. Yorgunluk, ilgisizlik, sosyal olamama, paylaşamama, özveride bulunma zorunluluğu, sorumluluklar, maddi ve manevi tüm külfetler ve daha saymakla bitmez. Ama ben bu defa stresin aslında nereden başladığını anlatmayı istedim.
Aklımızdaki tablo ve içindeki fotoğraf. İşte bütün sorun bu. Neden hayal gücümüzü bu işe karıştırdığımızın cevabını da bizi buna iten, bir şekilde bu konuları hayatımızın amacı haline getirmemiz için bizi sürekli yontan toplum versin, olur mu?